18 Nisan 2015 tarihinde araştırmacı tarihçimiz Cezmi Zeki Yurtsever’in bilgileri ışığında Adana’yı gezmek için Ulu Cami önünde toplandık. Hititlerden Osmanlı’ya, birçok medeniyetlerin beşiği olan Adana tarihi bilgilerimi Cezmi hocamın anlatısıyla, yeniliyorum. Bende, dinlediklerimi, araştırmalarımı ve çeşitli kitaplardan okuduklarımı tüm okurlarımla, Adanalı hemşehrilerimle paylaşmak istiyorum.
Klikya Bölgesinin en önemli şehirlerinden biridir Adana. M.S. 4.yy da Bizanslıların, 8.yy da Abbasilerin, 10.yy da yine Bizanslıların, 11.yy da Selçukluların, 12.yy da Ermenilerin, 14.yy da Memlukluların eline geçerek tamamen Türklerin olmuştur. 1352 Yılında Adana da kurulan ve 1517 yılına kadar devam eden Ramazanoğlu Beyliği, Mısır seferine giden Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı İmparatorluğuna bağlanmıştır. 1535 Yılında Mısır seferine çıkan Kanuni Sultan Süleyman Ramazanoğlu konağında kalmıştır ve Ulu camide namaz kılmıştır.
Ulu Cami, Ramazanoğlu Beyliğinin bir baş yapıtıdır ve şehrin en önemli tarihi yapılarından birisidir. 1998 yılında hizmete açılan Sabancı caminden önce Adana’nın en büyük camisi olmuştur.
Yapımına Ramazanoğlu Halil Bey tarafından 1509’da başlanmış, Halil Bey’in ölümü üzerine oğlu Piri Mehmet Paşa tarafından 1541 yılında tamamlanmıştır. Ramazanoğlu Halil Bey ve Piri Mehmet Paşa ile Mehmet Paşa’nın iki oğlu caminin güneydoğusundaki türbede yatmaktadırlar.
Caminin mimarisi Selçuklu ve Memluk üsluplarını taşımaktadır. Duvarları siyah beyaz mermer taşlarla bezelidir. Batı ve doğuda birer kapısı bulunur. Batı kapısı üzerinde iki yılan kabartması olan bir kubbe ve bir kitabe vardır. Doğu kapısı üzerinde ve minberinin üstünde de birer kitabesi bulunur. 16. yy’dan kalma çinileri meşhurdur. Kapı girişinde 1535 Yılında Mısır seferine çıkan Kanuni Sultan Süleyman’ı hatırlatacak taç süslemesi vardır.
Adana Ulu Cami Külliyesi Adana Ulu Cami Mahallesinin orta kısmında yer almaktadır. Medrese, türbe, imaret, dar’ül hadis, dar’ül şifa, sıbyan mektebi gibi yapıları Ramazanoğlu Külliyesi’nin bir parçasıdır. Külliyenin günümüze kadar gelebilmiş diğer kısımları; medrese, türbe ve Ramazanoğulları Saray Selamlığı (Tuz Hanı)’dır. Adana Ulu Cami Külliyesinde, cami başta olmak üzere, medrese, türbe, çeşme ve küçük bir saray olarak adlandıracağımız mimari birimleri içerisinde bulundurmaktadır.
1998 Adana, Ceyhan depreminde hasar gören camii, 1998-2004 yıllarında onarılarak hizmete açılmıştır.
Adana’nın 1918 den sonra verdiği özgürlük mücadelisi çok büyüktür. I.Dünya savaşından sonra Mustafa Kemal Adana’da; Yıldırım Orduları Komutanlığını Alman mareşali Limon Von Sanders’den devralır almaz, ‘Kendi istikbalimizin savaşı şimdi başlıyor’ diyerek Kurtuluş savaşının başlamasının ilk işaretini Adana da vermiştir. Çünkü Adana ve yöresini işgal eden yabancılar ‘Avrupa devletlerine destek veren Ermeni devletini bu topraklarda kurmak istiyorlardı. Adana da 1918-1919 yıllarında işgalcilerin zulüm ve eziyetine dayanamayan Adanalılar örgütlenerek ‘Kilikya Milli Kuvvetler Teşkilatı’nı kurmuşlardır. Milli Direnme Mücadele Teşkilatı ile birlikte hareket etmişlerdir. Sonraki çete savaşları ile yerli halk Adana’yı birlikte kurtarmışlardır. (bu mücadelenin içinde yer alan ve cesurca çarpışan bir üyeside dedemdir. Nur içinde yat dedem.)
5 Ocak 1920 de Mustafa Kemal, Fevzi Çakmak ve T.B.M.M milletvekilleri Adana il merkezini Pozantı’ya getirmiş ve Pozantı Kongresini yapmıştır. Kasım 1920 yılında Fransızlar yenilgiye uğramıştır. 20 Ekim 1921 yılında da Fransızlarla Ankara Antlaşması imzalanmış ve 5 Ocak 1922 de Fransızlar tamamen Çukurovadan ayrılmıştır.
Bu tarihten itibaren il merkezi tekrar Adana’ya taşınmıştır.
Bir konuyu anlatmak yazmak çok özel bir eğitim gerektirmez. Sadece istemek ve sevmek. İsteyerek ve severek her konuyu öğrenebilir ve öğretebiliriz. Araştırabiliriz, ve bu araştırma, öğrenme süreci hiç bir zaman bitmez. Bir çok yol, bir çok görüş vardır. Bunların hepsi uygun ve yararlıdır; hiçbirisi diğerlerini dışarda bırakmaz.
Dil bilimsel ve tarihsel yöntemler, sadece kullanılmaları esnasında elde edilecek şahsi tecrübeler vasıtasiyle öğrenilebilir Bir milletin veya bir dönemin kültürünü mümkün olduğu kadar mükemmel bir şekilde anlamak isteyen bir tarihçinin görüşü, sahip olduğu bilginin kökenini ve gelişimini araştırabilen profesyonel bir bilim adamının görüşü çok önemlidir. Doğruluk, güzellik, adalet. çevresine ilgisi, sevgisi ve duyarlılığı. Her konuyu, teker teker incelemeleri, köklerini bulmaya çalışmaları çok önemlidir. Yakın dönemin kendine has sınırlamaları ile birlikte disiplinler arası bir metotla çalışılması gerektiğine inanıyorum.
Tarihi, geçmişteki ve şimdiki insan tecrübesinin tamamı olarak tanımlarsak, bu çeşitli ve karmaşık tecrübeyi anlamaya çalışırken, tek yönlü bakış açısı yeterli olmayacak, çok yönlü perspektifler gerekecektir. Yakın dönem tarihi de bu çok yönlülüğü bünyesinde barındıran, sosyal bilimler arası iş birliği ile birleştirici bir saha olabilir. Disiplinler arası çalışmanın zarureti kaçınılmazdır. Bilimin ve bilginin bütün olduğunu düşünmeliyiz, bu gelişmeye bizlerde katkı vermeliyiz.
Etrafta tarih eğitimi almış bir çok kişi var ama bir kısmı edebiyatının yetersizliğinden, bir kısmı araştırmada ki eksikliğinden, bir kısmı, etrafındaki sınırlardan, maddi yetersizliklerden yakınırlar.
Namuslu, çalışkan hiç kimsenin ruhunu denetleyemediği, engelleyemediği, dizginleyemediği; maddi menfaatlarına zararlı olan faaliyetlerde bulunsalar da yollarından sapmayan bilim adamlarımızda vardır.
Tıpkı değerli hocam Cezmi Zeki Yurtsever gibi. O’nda ki gerçekleri öğrenme ve öğretme arzusu mücadeleci kimliği yaptığı işi aydınlığa kavuşturmak ve bundan aldığı hazzı artırmak, sosyal gruplar arasındaki birçok münasebeti daha iyi anlamak için tarihimizi, Adana tarihini derinden inceleyen Cezmi hocam sizi kutluyorum, Bize geçmişe ve geleceğe doğru bakmaya ışık tutan çalışmalarınız için. Teşekkür ediyorum. Adana da evvelce yapılmış olan büyük miktardaki çalışmalar olduğunu bunların bir kısmını incelediğinde yanlış ve yanıltıcı izlere ulaştığınızı ve daha fazla sayıda çalışmalara olan ihtiyaçımızı bizlere hatırlattığınız için teşekkür ediyorum.
Walter Benjamin’in yaşamın özündeki değişimlere ışık tutan “kültür endüstrisi” odağında dile getirdikleri, kitle kültürünün düşük düzeyine odaklanan eleştirel bakış, bilginin hızla üretilip yayıldığı ve tüketildiği yirmi birinci yüzyılda da baştacı edilen değerlerle insanları yüzleştirmesi gerektiği fikirlerininde ne kadar haklı olduğunu belirterek yazıma son vermek istiyorum.
Sevgiyle kalın
Salime Kaman
20.04.2015
Bir yanıt yazın