29 EKİM 2015/ ADANA’DA SERGİ
Resim, heykel, fotoğraf, seramik, grafik vb. plastik sanatlar eserlerinin sergilenmesi için gerekli donanıma sahip, 200 m2 sabit sergileme alanı olan Adana Hacı Ömer Kültür Merkezi sergi salonunda Ressam, Meltem Tomay ve Atiye Çelik resimleri Cumhuriyet Bayramında sergilenmek üzere hazırlıkları yapılırken izleme şansını yakaldım.
Meltem Tomay’ın kadın temalı eserleri bir kadın olarak beni etkiledi. İzin alarak inceledim. Açılış 29 Ekim 2015 saat 17 de Hacı Ömer Kültür Merkezinde.
İncelerken çığlıkları duymaya başladım. Çaresiz çığlıklar. hüzünlü, umutsuz, bazı yerde yalnız, bazı yerde 2-3-4-5 kadınla birlikte çığlıklar. Zor bir işi tuvaline başarı ile yansıtmıştı Meltem Tomay.
Atiye Çelik tarafından yapılan yağlı boya eserler, bir o kadar sessiz. Naif resimler. Kendi tekniğini kendisi yaratmış. Bazı resimler suluboya gibi şeffaf. Renkler arasında güzel bir geçiş var. Sanatçı, doğayı kendince resmetmiş. Sanki gözlemci bir çocuk dediğimiz Henri Julien Félix Rousseau resimleri gibi. Yada perspektifin tümüyle göz ardı edildiği bu resimlerdeki objenin boyutu da genellikle manzaradaki önemine göre büyüyen ve küçülen Alfred Wallis resimleri gibi.
Naif sanat, aslında Henri Julien Félix Rousseau ve Alfred Wallis gibi bir sanat okulu ya da akademide resmi eğitim görmemiş sanatçıların eserlerini tanımlar. Sanatçı, ortaya çıkan eserlerini orijinalden çok başka eserleri andırarak yapar. Naif sanatla birebir olmasa da benzeşen bir diğer tür de folk art’tır.
Meltem Tomay eserlerine kadınlarına dönmek istiyorum yine. Bana, Modernizmin öncülerinden olan Polonya asıllı İngiliz yazar, Joseph Conrad’ın kadınlar için söylediği sözü hatırlattı. ‘Kadın olmak çok zor bir iştir çünkü erkeklerle uğraşmak zorundadırlar.’ Evet Meltem Tomay kadınları, çığlıklarıyla uğraşlarını anlatır gibiler. Sanatçı, kadın betileri ile donattığı sergisinde geçmişin, günümüzün hatta geleceğin sorunu olan ve sorunlarını bir türlü çözemeyen kadınlarla donatmış. Kutlarım sizi.
Kendi renkleriyle ve biçimleriyle, gördüklerini, yaşadıklarını, duygularını, kendi anlam dünyası ile buluşturan sanatçı, düşüncesinde oluşan imgelerini sessizliğin sesi ile aktarmıştır.
Sert renkler kullanılmıştır. Gerek ışık alan yerler, gerek mesafe bakımından uzaklıklar, sadece renk değiştirmekle gösterilmiştir. Resimler temiz boyanmıştır. Çalışmalarda öznel duygular ve algılama yoluyla bir yorumlama sağlanmıştır. Kısaca resimlerde ‘Fovizm’ etkisi görülmektedir diyebilirim. (Fovizm, XX yüzyılın değerli ve özgün bir sanat akımıdır. Henri Matisse bu akımın önemli sanatçılarındandır.)
İnsana ait esenlikli uzam aslında ressamın dokunuşları ile esenliksiz uzam içersinde yapıtlarında yer almıştır. Yaşamdaki düzensizlikler, doğanın dengesinin bozulmasını ve bu bozulmanın insanı rahat bırakmayacağı vurgular gibidir. Eserlerde kadın simgeleriyle temsil edilmiş doğal ortamlara doğru bir yöneliş ağırlıktadır.
Anlatım biçim düzleminde, resme ilk bakışta koyu kırmızı ve koyu mavilerle, açık maviler ve beyaz tonları birbirine karşıttır. Tıpkı kadın dünyası gibi. Kadın betilerinin yuvarlak olarak betimlenmiş hatları geometrik biçimlerle oluşturulmuştur. Kadınların ağızları sonuna kadar açık betimlenmiştir. Sanki kadınların çözümsüz sorunlarının çözümünü yansıtan çağırışımlar dört bir yanında.
Kadınların kafalarının resmedilmesi, bana şunuda hatırlattı. Kafalarıyla çalışan kadınların, hangi türden olursa olsun sokaktaki adam için, kafa işi tahammül edilemez bir durumdur.
Şimdi ben de soruyorum izleyiciye: ‘ Dünyada küçük bir nezaket ya da himaye görmeyecek tek şey düşünen kafa mıdır?
Ressam, çevresinde yer alan kişileri birçok örnek gibi en yakından bilen biri olarak tıpkı benim gibi, bir Adanalı kız çocuğu, genç kızı, bacısı, anası, ailesi, arkadaşları, yaşadığı kentin insanları, nesneler, doğa ve doğal güzellikler yanı sıra çocukluk anıları resimlerinde karamsarlık, umut, coşku, hüzün gibi ruhsal durumlarla bezenerek biçimlendirilmiş. Sanatçının duyarlılığına uygun bir şekilde kadınlar her eserde yer almaktadır. Bazı resimlerindeki kadınlar toplumdaki, ülke şartlarındaki ve günümüze ulaşan gelenekler sonucu edinilen konumlarından dolayı hüzünlü, umutsuz, yalnız, hayatın bütün yükünü üzerinde taşıyan, çaresiz ve mutsuz kişilikleri yansıtıyor. Yine kendime diyorum ki; inşallah daha akıllı ve ince hislere ve ince düşüncelere sahip bir toplum oluruz.
Genellikle üçlü- beşli gruplar halindeki figürler kompozisyon içinde dengeli bir şekilde yerleştirilmiştir. Tek veya ikili figürler resmin ortasında ya izleyicine dönük ya da kendi dünyasında çeşitli duruşlara yönelmiştir. Bazen çocuksu görünümdeki kadınlar vardır. İstenmeyen evlilikler, namus çinayetleri v.s. Üçlü beşli gruplarda kendi içlerinde bir bağ söz konusu olsa da bazen resme bakan izleyici aslında hepsinin birbirinden kopuk kendi derinliklerine gömülmüş olduğunu anlayabilir. Bu kalabalığa rağmen yalnızlık duygusu güçlüdür. Kadın erkek ilişkisi gibi dayatmaya bağlı toplumsal ilişkilerin insan benliğindeki sancıları en önemli itici güçlerdir..
Kadının, ataerkil örüntüler içinde ikinci planda oluşundan bıkkınlığı, kaderciliği, güçlü ve dayanıklı olduğu halde ezik, hissettirilmesinin ve baskının sonucu karamsar, yarınından endişeli, ürkek, beklentilerinden vazgeçen halini ve iç dünyasını anlatırken yüreğindeki haykırışlarıda okunmaktadır.
Bütün resimlerindeki kadınların böyle olduğunu söyleyemeyiz aslında. Farklı kültürle yaşamış, farklı coğrafyalardaki kadınların deneyimlerinin uzlaşı kültürünün gelişmesi açısından önemli olacağına inanan, her şeye rağmen umutlu, mutlu, mutsuz olsa da bunu olumsuz bulmayan, halinden memnun kendi gerçekliğini yaşayan ve oluşturan, gülen figürlerde vardır.
Ressam Meltem, resimlerinde kendi iç dünyasını yine de içe dönük zaman zaman yalnızlık renkleriyle içimiz acıtan hatta kanatan bir tutum içinde yansıtırken, Ressam Atiye de kendi doğa resimlerini, kendi içine dönük, özgün, titiz bir çalışma ile kendinleştirmiştir.
Yazımı M. Kemal ATATÜRK ’ün sözleriyle bitirmek istiyorum..
‘ Daha esenlikli daha dürüst olarak yürüteceğimiz yol vardır. Bu yol Türk kadınını çalışmamıza ortak yapmak, ilmi, ahlaki, sosyal, ekonomik yaşamda erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve destekcisi yapmak yoludur.’
Salime Kaman
Sanat Eleştirmeni
29 Ekim 2015 ADANA
Bir yanıt yazın