GÜZ
Darıca, deniz kıyısındaki eski göz ağrım,
dalgaların ninnisiyle uyuyan
Fırının üstündeki ev,
arka bahçeyi gölgeleyen sakız ağacı
korkarak tırmandığım
Şimdi, yıllar sonra,
bozulmuş bağların arasından geçerek
kenar mahallelerine yaklaşırken
içimde,
unutmanın,
baş döndürücü uçurumuna düşme korkusu
günün kavuştuğu saatte…
Cevat Çapan
GİRİŞ
Cevat Çapan, 18 Ocak 1933’de Darıca’da doğmuş. Darıca ilkokulundan sonra 1945’te Robert Kolej’e girmiş ve 1953’te bitirmiş. 1956 yılında yüksek öğrenimini İngiltere’de tamamlamış. 1960 yılında asistan olduğu İstanbul Üniversitesi’nde, 1975 yılında Profesör olmuş, 1980’de Devlet Güzel Sanatlar Akademisi tiyatro bölümüne geçmiş. Değişik dönemlerde; Boğaziçi, Anadolu, Marmara üniversitelerinde dersler vermiştir.
İlk şiiri 1952’de Varlık Dergisi’nde yayınlanmış. Radyo, TV programları hazırlamıştır. Çeşitli dergilerdeki şiir çevirileriyle dikkat çekmiştir. 1985’de ilk şiir kitabı “Dön güvercin dön”i çıkarmış.
A.S. Byatt, Cevat Çapan’ın şiiri için, “Kökleri Türk edebiyatında olmasına karşın aynı zamanda Avrupa’lıdır da. Hem şiirseldir, hem de eski öykü-masallara özgü kişisellikten-arınmışlık niteliğini taşır” der,
Acıları, sıkıntıları, karamsar bir sahiplenme ile büyütmek yerine, yüzünü, iyiye, sevince ve umuda dönen, hayatın olumsuzluklarını görmezden gelmeden, haz ve coşkularını bilen ve yücelten bir şiiri vardır Cevat Çapan’ın. Tenhadan seslenen, tenhayı sesleyen bir rüzgâr eser şiirlerinde.
Yukarıda ki Güz şiiri, “Bana Düşlerini Anlat” şiir kitabından alınmıştır.
Şiirin bütünü, şairin özlemini duyduğu uzamda geçmektedir. Özne şiirde belirtilmiş bir zorunluluk nedeniyle olmasa da, bir süredir bu arzu nesnesinden, uzak düşmüştür. ²Eski göz ağrım² deyişinden de anlaşılmaktadır. Buradaki zorunlu/zorunlu olmayan zaman tamamen öznenin kendi hayat akışı içindeki tercih ettiği hayatın kendisidir.
Bu yazıda dilbilim, anlambilim ve göstergebilimin kimi verilerinden yararlanılarak, bu şiirdeki öznenin uzam ile ilişkisini irdeleyeceğiz.
Şiirsel kuruluş açısından son derece ölçülü ve düzenli dizelerden oluşmasa da(serbest ölçü kullanılmıştır), kendi anlatım dizeleri ile bu şiiri biçimsel değil, anlamsal açıdan çözümlemeye çalışacağız.
- Uzam
En geniş anlamıyla, uzamların, içinde yaşayan insanları etkilediği veya yansıttığı kabul edilen bir görüştür. Greimas’a göre betileyim olgusu birçok dizgeyi kaplar. Bu dizgeler bilgilendirme işlevi, yazılım işlevi üstleneceği gibi, “oluşturum” işlevi de (mimarlık planları) üstlenebilir. Mimari göstergebilimi uzamın onu yaratan ya da onunla bağlantılı olan insanlarla ilişkileri inceler.
Yazınsal metinlerde, uzamlar, zamanlar ve kişiler birbirini tamamlayan ve etkileşim içinde bulunan unsurlardır.
Uzamdaki ve zamandaki değişimler öznede de bir dönüşüme neden olabilir. Cevat Çapan’ın Güz adlı şiirinde; “Darıca, deniz kıyısındaki eski göz ağrım” dizesi ile özne, Darıca’yı ne kadar çok sevdiğini ifade eder. ²..eski göz ağrım,² derken de şairin yeni göz ağrısı yada daha başka göz ağrıları olduğunu akla getirir. Coğrafi bağlamda ki uzamlarını, içsel olarak şairin ruhsallığını yaşadığı sınıflamalar biçimi olabilir. Bu tür duyguların anlatımı da, esenlikli, içsel ve dokunaklı biçimde olabilir. Bu tip metinler çok farklı ve etkili insana ait her türlü duyguyu en ileri düzeyde alıcısına yaşatmayı amaçlar. Şiir de açıklanan şeyler, içini alıcıya dökmeye, ona açılmaya(içsel), bir şey açıklamaya(öğretici), imgesel bir dünya yaratmaya (düşlemsel) yönelik olabilir. Şiir de (1-2) dizelerde anlatılan, doğaya olan bir çok sevgilerini de ifade eder. Ninniyle uyumak, bir çocuğun uyumasını bize anımsatır. Deniz kıyısında ki Darıca¢nın dalgaların ninnisiyle uyuması, Darıca¢nın bir çocuk gibi temiz, mutlu sevgi dolu bir yaşam uzamı olduğunu anlatır.
Öznenin temel tutkusu, yeni uzamdan “esenli” eski uzama “esenli” geçebilmektir.
Genel değerlendirmeyle, “Darıca,” açık uzam/dış uzam mutluluk, özgürlük, sakin deniz kıyısı gibi kavramları çağrıştıran esenli bir duygu değeri taşır. (Fırının üstündeki ev,) Kapalı uzam/iç uzam bir yandan güvence, sükunet, mutlu çocukluk gibi esenli kavramları çağrıştırabilir.
Yine, “arka bahçeyi gölgeleyen sakız ağacı “korkarak tırmandığım.” çocukluğunun kapılarını açması anlamında önemlidir. Yazarın ışık-gölge imgeleri ile hayal dünyasında yarattıkları ve hissettiği duyguları, ağaca tırmanırken onda korkular yaratır. Korkularına sebep olan ışık-gölge imgelerini en içsel kelimelerle aktarırken, alıcısını da etkilemeyi başarır. Okuyucu da içinde sakladığı çocuksu korkularını hatırlayarak, ruhsal etkilenmiş olur. Okuyucu üzerinde, çocukluğuna ait esenli kavramları çağrıştırması yönünden de önemlidir.
Şiirde özenli bir sözcük seçimi vardır. Çünkü şiir dilinde kısa anlatımla, anlam bakımından çok zengin bir dil kullanımı söz konusu olduğundan, yan anlamlardan, çok anlamlılık durumundan sözcüklerin karşıtlıklarından, benzetmelerden, ses öğesi ile yapılan benzerlik ya da çağrışımlardan ve uzak çağrışımlardan yararlanılır.
İçinde, “kar”, “fırtına”, “yağmur”, “bulut”, “dalga”, “güneş” geçen bir şiir hava durumunu anlatmak için yazılmamıştır. Şair oluşturduğu simgeler ve simgesel dil aracılığıyla kendi duygularını okuyucu ile paylaşmak istemiştir.
1.1. Şiirde ifade edilen uzamın sözcükleri
– Uzamı belirtmeye yarayan özel isimler: “Darıca”
– Cins isimler: “deniz, göz, bahçe, ev, bağ, mahalle” bunlar kendi içinde ayrılıyor. Şiirdeki yer adları(bağı,mahalle,ev…), insana ait adlar (göz)
– Betimlenen uzamı nitelemeye yarayan sıfatlar: “arka, kenar”
– Bazı ilgeçler: “üstünde, kıyısında” bulunmaktadır.
Şiir uzamın sözcükleri ile sıvanmıştır. Bu şiirde de; şair ülke coğrafyasından kesitler anlatır gibi görünse de, gerçekte sevdiği doğup büyüdüğü uzama duyduğu özlemi dile getirmektedir.
Açıklık, şiirde / dış uzam / ²Darıca, deniz kıyısındaki eski göz ağrım, dalgaların ninnisiyle uyuyan². Söz konusu uzam, Esenlikli / sessiz sakin bir uzam olarak nitelenir.
Tüm öğeler, karşılıklı bir bağımlılık ilişkisi içindedir. Anlam da bu ilişkiden doğar. Bu nedenle de, uzam, bir ilişkiler dizgesi olarak tanımlanır. Şair için Darıca, annesinin sevgiye söylediği ninni ile uyuyan bebek gibi de nitelendiriliyor. Saf, temiz, mutlu sıfatları ile güçlendirerek, okuyucuya aktarıyor. Şair için “Darıca” sanki bir cennet özelliği taşımaktadır.
1.2. Açık uzam / Kapalı uzam
Şiirde uzam, açık ve kapalı olmak üzere iki niteliğiyle belirmektedir.
Açık uzam; “deniz, bahçe, bağ, mahalle”
Kapalı uzam; “ev”
Açık uzamlar: rahatça hareket etme imkânı sağlar. Açık uzamda bulunan sakız ağacına tırmanmada hissettiği korku; /esenliksiz/ daha önce(muhtemelen çocukluğunda) kötü bir deneyim geçirdiğini akla getirmektedir. Şiirde açık uzamın daha fazla kullanılmış olması şairin açık uzamda yaşadıklarının çoğunlukta olduğunu düşündürür.
1.3. Çevreleyen uzam / Çevrelenen uzam
Bu uzamların birbirine göre konumları onları yeniden tanımlayabilir. Örneğin kenti çevreleyen “kenar mahalleler” kapalı bir ortam oluşturabilir. Kentte bir sokak çevreleyen, sokağın içindeki bir ev de çevrelenen bir uzam olarak incelenebilir.
Kenti kuşatan parklar, ormanlar çevreleyen, kent de çevrelenen uzamdır.
Şiirde; “Darıca” kenar mahalleler ve denizle kapsanan bir uzam, deniz ve kenar mahalleler de kapsayan bir uzamdır. Darıca’da bir sokaktaki fırının üstündeki ev, sokakla kapsanan, sokak da kapsayan bir uzamı düşündürür. Şiirde kapsayan/kapsanan (çevreleyen/çevrelenen) uzam karşıtlığına rastlanır.
Şiirde bahsedilen uzamlar “ev, bahçe” aileye ait uzamları, “bozulmuş bağlar” özel uzamları, “kenar mahalle” herkese açık uzamları, “uçurum” yabancı uzamları çağrıştırır.
Deniz kıyısı kt Darıca
Açık kapalı
Bahçe kt Ev
açık kapalı
Şair bu uzamlardaki mutluluğunu “eski göz ağrım” sözleriyle ifade eder.
1.4. Gerçek uzam / Kurmaca uzam
Her anlatı, belli bir biçimde, bir uzam düzenlenişi sunar, bu düzenleniş de bir anlam üretir. Uzamsal belirtiler, okurun bu yerlerin planını yapmasını sağlar. Kapsanan ile kapsayan dünya arasında tam bir karşıtlık vardır.
“Arka bahçeyi gölgeleyen sakız ağacı”
Arka bahçeyi; (güneşten, ışıktan) gölgeleyen sakız ağacı”nı akla getirir.
Kapsayan uzam Kapsanan uzam
Güneş arka bahçe
Güneş ışıktır. Işığa karşı ışık-gölge görevi üstlenen sakız ağacıdır. Arka bahçenin ışık kaynağı ile direkt temasını, sakız ağacı bozar. Birinci ve yedinci dizelerde, belirgin süredizimsel belirtiler yoktur. “eski göz ağrım” “şimdi, yıllar sonra” dizeleri, eski yılları, bu eski yılların çocukluk yıllarını anımsatan “korkarak tırmandığım” dizeleriyle çocukluğunu anımsatır ve “şimdi, yıllar sonra,” dizeleri ise geçen yılları, belirgin süredizimsel belirtiler haline sokar ve gerçek uzamda geçer.
Mutluluk insanlar tarafından korunamayan ve ancak salt çocukluk döneminde var olan bir kavramdır. Bu mutluluk dış dünya ve zamanın geçişiyle acımasız bir tehdit altındadır.
Şiirde; belli bir uzamsal ve zamansal bakış açısı söz konusudur. “bozulmuş bağların arasından geçerek” dizeleri ile bağ bozumu eylül ayını, üzüm bağlarında, mahsulün toplanıp bittiğini çağrıştırır. Sonbahara girilmiştir ve zamansal olarak bağbozumu güzü, sonbaharı ifade eder.
Uzamlardaki dönüşümün önemli kaynağı, öznenin esenli yaşamı ve esenli dönüşümdür.
geçmiş | şimdi | gelecek |
/esenlikli yaşam/ | /esenlikli/ yaşam | /esenliksiz/ |
(çocukluğu)
+ |
+ |
unutma (korku, karanlık, belirsizlik)
(+-) |
Sözcelemi yöneten sözcük “şimdi”dir ve sözceleme ait olan bu zaman öğesi iki düzlemin eklenmesini sağlar.
1.5. Öznenin Dönüşümü ve Uzam ile Zamanın Özneyi Yönetmesi
Özne geçmiş ve şimdiki zaman eksenlerinde değerlendirilirken bu zaman kesitlerinde kendisi ile değerlendirmede; “unutmanın” kendisi ile olan ilişkisi “baş döndürücü uçurumuna düşme korkusu” ile ifade eder. (Şimdiden bakan ve şimdi konuşan özne geçmişte kalan mutlu çocukluğunu, /esenlikli/ yaşamını hatırlar. Şimdi de, /esenlikli/ yaşam sürmektedir. Şimdiden, geleceğe bakan özne yıllar sonra, içinde bilinçten yoksun ²unutmanın², korkusunu yaşar.Gerçek yaşama birdenbire bir gizem girer. Düşlemsel anlatımla, gerçek dünyada yaşarken, birdenbire kabul edilmesi çok zor olan ²unutmanın², ²baş döndürücü uçurumuna düşme korkusu² nu hem yaşar hem de okuyucusuna yaşatır. Anlatı yarı esenlikli/yarı esenliksiz sonla biter.)
Şair geçmiş-şimdi-gelecek gibi zamansal sapmalarla, okurda farklı imgelerin oluşmasına yardımcı olur.
Şiirde okuyucuyu etkileyen dokunaklı kısım, anlatının mutsuz sonla bitme ihtimalidir. Buda okuyucuda ruhsal açıdan önemli bir etki yapar.Alıcı üzerine dokunaklılık sağlayan dolantılar genelde yöneltilmiş dolantılardır ve alıcı üzerinde bıraktığı duygu yoğunluğu çok fazladır.
- İmge ve Yananlam Açısından Şiir
İmgenin en yoğun kullanıldığı yazınsal tür şiirdir. Yani bir imge kullanmadan şiir yazmak oldukça zordur denilebilir. İmge kullanımı bir bakıma dil ekonomisini, dilin daha kısa kullanımını gerektirir. Şiir uzunluk ve kullanılan sözcük sayısı açısından ekonomik bir yazıdır. Çünkü çok değişik olay ve düşünceler, duygular şiirde tek bir imge ile açıklanabilir. Böyle kısa anlatımdaki imgeler belli bir anlam yoğunluğu içinde verilir.
Güz şiirinde kullanılan sözcük sayısı azdır ve kısa bir şiirdir. Ancak anlam yoğunluğu bakımından çok zengindir.
Darıca, deniz kıyısındaki eski göz ağrım,
dalgaların ninnisiyle uyuyan
Şiirdeki ilk iki dizede dokuz sözcük vardır ancak anlam derinliği oldukca fazladır.
Darıca¢nın şair tarafından uzamsal olarak anlatımında, hem coğrafi, hem de ruhsal bağlamda ki duygu değeri anlatılmaktadır.Yine şairin sevdiği uzamları derecelendirdiğini (eski-yeni vb..) görürüz. Darıca da sessizliği, sakinliği hissederiz. Alıcısına, Darıca¢yı anlatmakla kalmaz, onların zihninde değişik tasarımların oluşmasına da yol açar.(Başka Darıca lar başka ninniler başka sevgileri, çağırıştırır) Şair Darıca da doğup, büyüdüğünü burayı çok sevdiğini, buranın deniz kıyısında, çok sakin-sessiz bir yer olduğunu anlatmak yerine, bunu en yoğun ve etkili bir biçimde iki dizede ifade eder.
Şiirin yazın türleri içinde kendine özgü, apayrı bir yeri vardır. Bir göstergenin düzanlamı dışında ki her türlü anlamı onun yananlamıdır. Dilbilimsel tanımla yananlam, gösteren ve gösterilenden oluşan bir göstergenin, bir başka göstergenin gösteren kısmını oluşturması durumudur.
Gösteren ²göz ağrım ² | Gösterilen ²sevgi² |
Gösterilen(beyinde oluşulan imge) |
Şiirsel anlatımda sözcükler her zaman düz anlamsal yanıyla bulunmaz. Aynı sözcük yananlamları, çokanlamları içerecek biçimde bulunur. Şiir dilinde, çokanlamlılık gibi dilsel özelliklerden yararlanılarak, anlatının birden çok anlamı yansıtması ve böylece, dizelere bir anlam zenginliği verilmesi her zaman yapılır.
Fırının üstündeki ev,
arka bahçeyi gölgeleyen sakız ağacı
korkarak tırmandığım
Fırının üstündeki ev, çocukluğunu yaşadığı evi algılatır. Fırın, ısıdan yararlanmak için kullanılan bir araçtır. Şiirde, fırın sözcüğü Anadolu’da ekmek üretilen ve satılan dükkandır. Fırınlar sokak, mahalle, caddelerde bulunabilir.Üst katlarında da oturulabilir.Fırın içinde de odun yakılarak ısıtılan ocaklar vardır. Ocak içi refrakter tuğlalarla örülerek ısının içerde kalması sağlanır.Isının dışarıya çıkış noktası fırın ağzındadır.(fırın küreği ile hamuru ocağa koyarken, pişen hamuru yani ekmeği alırken ısı kaybolur.) Kaçan ısı ortamı ısıttığı gibi, üst katı da tabandan ısıtır.Bu ısı yaz-kış evde hissedilebilir. Şiirde ki ²fırının üstündeki ev,² dizesi evde ki fiziksel sıcaklığı hissettirdiği gibi, evde ki sıcak yaşamı, eve gelen giden ziyaretcileri, birlikte yenilen yemeği hatta fırından alınan sıcacık ekmeğin sofrada ki görüntüsünü bir anlam zenginliği içinde sımsıcak bir çocukluk evini de hissettirir.
Fırın göstergesinin, doğal dilde kullanıldığı biçimi ile de gösteren ve gösterileni vardır.Ancak bu gösterge,bir başka göstergenin gösteren kısmını oluşturur.Bu son göstergenin gösterilen kısmı ise, evdeki sevgi dolu, mutlu aile sıcaklığı olabilir.
²Arka bahçedeyi gölgeleyen sakız ağacı² ışık-gölge ile imgeler yaratır.Buda uzamın simgesel işleviyle ortaya çıkar. Gerçek yaşama birden bire bir gizem girer.
²korkarak tırmandığım²dizelerinde yazarın hissettiği ışık-gölge imgeleri (tımanırken) ona çocukluğunda, korkular hissettirir. İçsel bir anlatımdır. Verici kendi duygularını, arzularını, özlemlerini, acılarını anlatır. Alıcıyı etkileyerek onunda verici (yazar) gibi düşünmesine bağlı olarak benzer acıları duyması yada vericinin duygularına ortak olması ile ruhsal etkilenme yaşatır.
Şiirde yazarın tırmanırken hissettiği korkuları, alıcısını da etkiler, okuyucusununda içinde sakladığı korkuları hatırlatır ve benzer acıları hissettirir.Ruhsal etkileme sağlar.
Şiir, doğası gereği çok yavaş, ya da hızlı her an bir değişim sürecinde olan dilin bir aşamasını, en yoğun biçimiyle içinde barındırır. Değişimin en yalın bir kesitini verir. Dizeyi uzatarak ya da kısa tutarak değişik duygular yaratabilir.
Şimdi, yıllar sonra,
bozulmuş bağların arasından geçerek
kenar mahallelerine yaklaşırken
Yine karşıt kavramların bir arada kullanılması ile şiirde güçlü ve etkileyici bir anlatım sağlanır. Okuyucunun da zihninde daha belirgin bir biçimde canlandırmalara olanak sağlar. Zıt önermeli anlatımlar metnin etkisini artırır.
Şiirde, hem kısa hem de uzun dizeler var.
Ayrıca şiirde, geçmiş – gelecek zaman dilimleri belirgin bir biçimde canlandırılmıştır. Yazar geçmişle ve gelecekle ilgili duygularını, ruhsal etkilenmelerle birlikte çok farklı bir biçimde anlatır ve anlattıklarını da alıcıya hissettirir.Geçmişin de ²korkarak tırmandığım² derken, yarattığı imgesel dünyasında haz duyma, özlem duyma gibi duyguları anlatır.
Şimdi artık bir bağ bozum mevsimidir. Üzümlerin toplanma, bağların bozulma zamanıdır. Mevsim sonbahardır.Eylül ayının ilk günleridir.Bağlardaki üzümler salkım,salkım toplanır. Bu dizeyi anlatırken, hüzün baskın bir etki yaratmıştır. Verimli bir hasat dönemi gelir ve geçer. Hasat döneminin bitmesi, yazarın ²ruhsal açıdan² düşünceleri, dokunaklı ve dramatik acılar duymasına neden olur. Duyguları yoğunlaşmıştır. Bu dizeler de imgeler ve olağanüstü olayların anlatımı vardır. Yazar yıllardan beri ürettiklerini, bağdaki salkım, salkım üzümlere benzetir ve dokunaklı, düşlemsel bir anlatımla anlatır.Artık hasat biter ve kenarmahalleye yaklaşırken; kenara çekililip dinlenmeyi düşünürken ²içimde ² ²unutmanın,² derken de (alzaymır hastalığı)na yakalanma korkusunu içinde hisseder.Alzaymır;zihinsel işlevlerde bozulmaya yol açan, ilerleyici bir beyin hastalığıdır. Bu hastalıktan duyduğu korkularını, içsellikle ifade eder. Bu hastalıkta hafıza, konuşma, yön bulma, insanları tanıma gibi konularda sorunlar yaşanır, günlük işler yerine getirilemez ve davranış bozuklukları görülebilir. En kötüsü ²yıllar sonra² dan, şimdiye baktığında haz duymayı, göz ağrılarım diyebilmeyi engelleyen zihinsel hastalığa ²alzaymır²yakalanma korkutur.Şimdiden geçmişe bakarak aldığı hazı, yıllar sonra dan baktığında alamamaktan korkar. Bu yoğun dramatik duygu seli, vericiyi ve alıcıyı ²baş döndürücü uçuruma düşme korkusu²gibi çok korkutur. ²gündüzle gecenin birleştiği saatde…²derken de; gün boyu çok çalıştı yoruldu artık işi bırakıp evine dünüp dinlenmeyi düşündüğü bir saatte.. geçmişin tadını çıkartmayı düşündüğü, mutlu ve büyük bir hazla dinlenmeye çekildiği zamanı…düşündürür.
Şiirde, göstergenin iki yönüyle ilgili gösteren ve gösterilen olgularını belirten kavramlar ve anlatımlar fazlasıyla kullanılmıştır.
- SONUÇ
Şiirde anlatısallık boyutu nadiren yönlendirici bir veri sağlamaktadır. Bu nedenle de göstergebilimin en yetkin olduğu alanlardan olan anlatı göstergebilimi ve söylem göstergebilimin kavram ve kuramları şiir metnine bütünüyle uygulanamaz.
Bununla birlikte, oniki dizelik bu şiirde anlamlı ve olabildiğince tutarlı bir açımlama için bu yaklaşımdan yararlanılabilir. Şiir de çoğu zaman karmaşık ve eksiltili bir anlatım biçimi ve kapalı anlam oluşturduğu için, göstergebilimin yöntemleri şiir metnindeki anlamları açıklığa kavuşturmada önemli katkılarda bulunur.
Şiirdeki uzamlarında bir /değer/ (esenli-esensiz) kazanabilmesi için bir öznenin bakışına ve sözcelem durumunun (ben-şimdi-burada)belirlemesine gerek vardır. Uzamların da değerleri ancak birbirlerine göre kesinlenebilir. Dolayısıyla uzamlar tek başlarına (zaman ve özneden bağımsız olarak) ve kendiliklerinden ne esenli ne de esensizdir.
İç uzamı temsil eden /ev/ özne tarafından (çocukluğunun geçtiği yer olması nedeniyle) esenli bir duygu değeri kazanmıştır. Yine dış uzam da (Darıca) ve iç uzam da (ev) esenli bir duygu değeri kazanmıştır.Sessizlik, mutluluk ,çocukluk göndergeleriyle birlikte hem iç uzam, hem de dış uzam esenli bir değer kazanır.
Şimdi’den bakan özne geleceğe bakarken de /esenliksiz/ bir duygu değeri kazanmıştır.
Şiirde, uzamların değerleri birbirlerine göre ve öznenin bilişsel dönüşümüyle (zaman eksenlerine de bağlı olarak) ortaya çıkmıştır.
Şiirde, çok şey az sözle söylenmiştir.İmgeler, duygular, düşünceler etkili bir şekilde söze dökülmüştür. Şiirde öğreti, içsel, düşlemsel, dokunaklı tonlamalar ile verici ve alıcı üzerinde oldukca etkili olmuştur.
Salime Kaman
Bir yanıt yazın