Yaşadığım şehri değiştirdim yine.
Geride bıraktım tüm doğal güzellikleri. Denizi, dağları, bağları, bahçeleri. Zeytini, kirazı, elmayı, çevizi, ayvayı. Ağaça dokunmayı, onlarla bağ kurmayı öyle çok seviyorum ki. Şimdiden özledim onları.
İstanbul’a korkarak giriyorum. Sayıları soluk almadan artan beton binalar, sarmış sarmalamış dört bir yanı. Asfalt kokusu yakıyor döşümü. Ağaçsız bir şehir. Kederli kederli bakan bir gökyüzü.
Işıklar soluk soluk yanmaya başlıyor evlerde. Perdeler kapalı. Perdeler inik. Sağırlara uzaktan fısıldıyan dilsiz insanlar, yakalanmazı kovalar gibi…
Halbuki oralar!
Öyle miydi?
Gözümün önüne ne de çabuk gelmeye başladılar. Mis kokulu lavantalar, kekikler, çiçekler, kocaman kocaman yıldızlar. Hasretlerimle içime çektiğim, yüreğimin, gözleriminin, elleriminin sınırsız dokunuşları ve yarattığım renkli yağlı boya resimlerim.
Sınırsızca doldurduklarım içime, yüreğimi kuş gibi bulutların içine uçuruyor. Ben hasretlerimin yanıbaşlarında…
Gururlanıyorum.
SALİME KAMAN
09.10.2016
Bir yanıt yazın