İNSANOĞLUNUN TRAJEDİSİ
Zamanın tahribatının önüne geçmek mümkün mü? Ya da geçmiş zamanın götürdüklerini geri getirmek? Ya, varlığın zaman karşısında ki çaresizliği?
Geçmişin kendisine özgü sesini ve görüntülerini yakalamaya çalışmak maziye ait olguları ve durumları, şimdi ki zamana taşımak mümkün mü?
Varlık ve zaman problemi beni her zaman çok ilgilendirmiştir.
Her şeyin gizini, bağıntısını araştırmakla geçen emek yüklü yıllarım. Hem yalnızlıkla hem de sonsuz bir varlık duygusuyla dolup taşan bu yıllarımda bu görme ve düşünme biçimimi, görevlerimi önemseyen bir anlayışa borçluyum
İhmal edilen değerlere yönelmek için tahribatları beklemeden, sadelikleri yakalamak için verilen emekler.
Yaşamımız gerilimlerle, şükretmeyi bilmemiz gereken anlatılamaz yüce anlarla dolu.
İnsanlarımızın çoğunun zor yakaladığı, merhamet, şefkat, erdem ve sadelik gibi ihmal edilmiş değerlerle kendimi bildim bileli, yıllardır birlikte yaşadım. Bırakmaya hiç niyetim yok! Kendimi bu nedenle biraz da ‘feodal’ hissediyorum. Başkalarına özen göstermem, onlara kol kanat germem beni hem çetin ve hem de en yüce şeylere kavuşturan güzellikler olmuştur.
Zamanla ilgili çözüm yolları ararken, kendime özgü bir zaman anlayışımı, geçmiş zamanın götürdüklerini sanatla, ‘yaptığım resim çalışmalarımla’, ‘yazdıklarımla’ geri getirmek, bir başka deyişle kendimce yarattığım eserlerimde maziye ait olguları ve durumları, şimdiki zamana taşımak, zaman anlayışının insanlık tarihinin her evresinde etkili olmuştur.
Kısacası, sanatla, maziye ait olguları ve durumları, şimdiki zamana taşımak mümkün olabilir.
Yine bir hüzün kapladı içimi! Bu dünyayı, görüntülerini, ışığını yitirmenin acısı gibi bir şey. Belki de içimde kalan çok güçlü anılardan ayrılmanın hüznü!
Uzatılan eller, etrafımdaki insanlardan kalan izler, belleğimde her zaman canlı kalacaktır tıpkı ilkbaharda ölü sandığımız dalları sarmalayan ilk yapraklar gibi.
Salime Kaman
Ayvacık 2019
Bir yanıt yazın