NESNELERDE SICAKLIĞINI KAYBEDİYOR (yazi dukkaninda yayinlandi)
Yapmacıksız, iç sesimle, konuşma dilinde yazıyorum yine. Kendimle bir sorunum yok. Hiç kimseden, hiçbir şeyden korkmam, çekinmem, ürkmem. Kendimi biliyorum, kendime saygılı ve sabırlı davranıyorum. Kendimle dost olmaktan da çok mutluyum.
Tıpkı, Walter Benjamin’in dediği gibi ‘Mutlu olmak, ürküntü duymadan kendinin farkına varabilmektir.’
Etrafımdaki nesneleri düşünüyorum. Sorun var. Kimde diyorum kendime?
Nesneler de yavaş yavaş sıcaklığını kaybediyor.
Kullanımına alıştığımız, günlük kullanım nesneleri insanı usul usul üstlerinden kaldırıp atıyorlar. Nesneler değişiyor.
Nasıl mı?
Sebatla hiç bıkmadan usanmadan.
Sorularım bitmiyor kendime. Geçmişin gerçek yüzü hızla kayıp gidiyor. Hem de bir daha asla geri gelmemek üzere.
Bir daha yakalayabilir miyim?
Bilmiyorum.
Bir nesneyi çevreleyen bütün hava bir değer kaybı yaşıyor. Nesneler gibi.
Genelde hepimiz gün be gün karşımıza çıkan gizli dirençlerle de mücadele etmek, olağan üstü çaba göstermek zorunda kalıyoruz. Aslında apaçık gördüğümüz dirençlere, karşı koymak daha kolaydır. Ancak gizli dirençlerle mücadele etmek daha yorucu.
Ya sizce?
Kan kaybını önlemek için görünen/görülmeyen dikenleri, sonsuz bir beceri ile tutmak gerek. Çevredeki insanlardan yardım beklemeden. Çünkü insani yozlaşma ile her an bir kumpas kurulmuş olabilir. O da nesneler gibi insanın kanını emebilir.
İnsan yaşadığı coğrafyada ağırlığını herkesin taşıdığı havanın basıncını, birden hissedebilir. Yük ağır ve soğuk gelebilir. Önemli olan insanın kendi gücü ve sıcaklığı ile hissettiği tüm yükü, soğukluğu karşılayabilmesi ve zarar görmesini önleyebilmesidir.
Salime Kaman
Bir yanıt yazın