FAZIL SAY
KAZ DAĞLARI ORMANLARI PİYANO RESİTALİ
(sanattankitaptan.com da yayınlandı)
Dünya mirası bin pınarlı Kaz Dağlarımız için, sanatçımız, dünya müzik insanı Fazıl Say da duyarsız kalmadı.18 Ağustos 2019 Pazar günü saat 11 de Kaz dağları Balaban tepesinde piyanosunun tuşlarına öyle bir dokundu ki; akciğerlerimize, damarlarımıza, ekosistemimize, tarihimize vurulan kocaman demir baltalara ve kapitalizmin koparıcı dişlerine ‘dur’ dedi. Ormanın her ağacını notaları ile buluşturdu onlara büyük bestekarların ve müzik adamlarının bestelerini kendi dokunuşları ile bugün bir başka icra etti. Yine ülkesi için, insanlığın geleceği için desteğini esirgemedi sevgili Fazıl Say.
On binlerce arabalar, çeşitli illerden gelmiş otobüsler, motosikletler hepsi kaz dağlarının, ormanların, orman yaban hayvanlarının sahipsiz olmadığını göstermek için oradaydı. Kuşlar, ceylanlar, sincaplar, tilkiler yaban domuzları… Hepimizin!
Bölgede 26 Temmuz 2019 da ‘Su ve Vicdan Nöbeti’ başlatılmıştı. Sayıları on olan nöbet çadırlar, bugün yüzlerce olmuş. 5 Ağustos 2019 da ise ‘Büyük Su ve Vicdan Buluşması’ gerçekleştirmişti. Kaz Dağları’ndaki nöbet devam ediyor. Kapitalist yabancılara karşı çıkan halkımız, halk gerçeğini hemen kendiliğinden geliştirdi ve bir bütün içinde buluştular. Sınıf bölünmeleri dışında ve ötesinde bir öz ve toplu yaratma gücü olan ‘halk ruhu’ herkesi kendiliğinden bir araya getirdi.
Etrafı yüzlerce çadırlarla çevrili Kaz dağlarının Balaban tepesinde, İran Şahı Rıza Pehlevi ile Atatürk’ün birlikte kahve içtiği pınarın hemen üstündeki meydanda, koca bir çam ağacı gölgesinde piyano yerini almıştı.
Tarihin tüm yaşanmışlıklarına kulak kabartmış, gölgesinde dinlendirmiş, susayanlara su vermiş yağmur sularıyla beslediği göletleri dereleri yeraltı sularıyla Çanakkale ve köylerine hayat olmuş Kaz Dağları.
Kapitalizmin kirlenen yapısı, büyük kentler ve orada yaşayan insanlığın yok oluşu gibi zenginliklerle dolu tüm temiz doğaya taşımak oraları da talan etmeleri çok üzücü. Özümüzden bizi koparıyorlar. Zorba güçler tüm insanlığın alınyazısını değiştiriyor. Yine iştahı kabarmış. Doymuyor. Ağaçları kesmişler. Orada yaşayan tüm canlıları ölüme terk etmişler. Suları zehirlemeye başlamışlar bile. Geleceğimize zehir pompalıyorlar.
Gerçek dünyanın gerisinde, kendi masal dünyalarını yaratmak için sinsice planlarını uyguluyorlar. Bizleri yine uykuya daldırıp kendi düşlerinin peşinde, milyonlarca ağaç kesilmiş, hayvanlar ölmüş, insanların su kaynaklarını yok edip toplu ölümlerle gücünün keyfini sürmek peşindeler. En üzücü olanda kendi devletimin tüm desteği ile bunu sağlıyorlar. Hukuku beklemeden kesiyorlar, yıkıyorlar ve öldürüyorlar.
İnce bir alaycılık içinde, iyiden iyiye coğrafyalarımızın biçimini değiştiriyorlar.
Geçmişin her türlü kötülüğünün, yıldırının yeniden yaratan cellatlar bunlar. Hep aynı çatışma karşımıza çıkacak. Kapitalist çarka karşı köklü bir direniş devletle birlikte olmalıdır. Tepkiler birlikte karşı koymaz ise hepimiz birlikte yok olup gideceğiz. Tarihimize, halkımıza, toprağımıza sahip çıkmak zorundayız. Gücümüzde, en yakın Türk tarihimizde gizlidir. Kendi halkımızla birlikte, inançla nasıl sahip çıktıysak öyle.
Atatürk’ün gençliğe hitabesini unutmamalıyız. Birlikte tekrar okuyalım.
‘Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyet’ini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur.
Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir.
İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır.
Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetln imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin!
Bu imkân ve şerait, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir.
İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.
Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dagıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hiyanet içinde bulunabilirler.
Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler.
Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır!
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!
- ATATÜRK 20 Ekim 1927.’
Salime Kaman
Ayvacık 19 Ağustos 2019
Bir yanıt yazın